18 Ekim 2022 TARİHİNDE YAYINLANAN BASIN KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN!
Kanun No. 7418
Sayı : 31987
Kabul Tarihi: 13/10/2022
“Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi” olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı ve Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Kanun teklifinin özetinde; teklif ile, internet haber sitelerinin süreli yayın kapsamına alınması, resmi ilan ve reklamların internet haber sitelerinde de belirli kurallar çerçevesinde yayınlanmasının sağlanması, Erişim Sağlayıcıları Birliğinin görev ve yetkilerinin belirlenmesi, katalog suçlarda yurt içi ‘ yurt dışı ayrımının kaldırılması, sosyal ağ sağlayıcılarının yükümlülük ve sorumluluklarına ilişkin ilave düzenlemeler yapılması, şebekeler üstü hizmetlerin tanımlanarak bu hizmetlere ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması ve ilgili tedbirlerin amaçlandığı yazmaktadır.
Bu kanun çeşitli tartışmaları da peşi sıra getirerek, toplumumuzda büyük bir yankı ve merak uyandırmıştır. 40 maddeden oluşan yasanın en çok tartışılan 29. maddesi, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) yeni bir suç tanımı ekliyor. “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu” düzenleyen 29’uncu madde, değişiklik yapılmaksızın yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bu madde pek çok soru işaretini de beraberinde getirdi ve ifade özgürlüğüne müdahale edildiği yönünde tartışmalar boy göstermeye başladı. 29. Madde ve gerekçesine bakacak olursak ;
MADDE 29- 26/9/2004 tarilıli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 217 nci maddesinden
sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç
ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını
bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
GEREKÇE
MADDE 29- Düşünce ve kanaat (ifade) özgürlüğü, kamusal tartışma ve kanaat oluşumunu
mümkün kılarak demokratik toplumun oluşmasına katkı sağlayan temel hakların başında yer
almaktadır. İfade özgürlüğünün temeli ve zemini, doktrinde “fikirler pazarı” olarak
nitelendirilmektedir. Demokratik toplumun vazgeçilmezleri olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık
fikirlilik; bireyin kendisini geliştirmesine, dolayısıyla toplumun ilerlemesine yol açan en temel
gerekliliklerdir. Bu gereklilikler ise ifade özgürlüğünün alt yapısını oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü,
haber ya da bilgiye ulaşma hakkı, kanaat sahibi olma hakkı ve kanaati açıklama hakkı olmak üzere
üç unsurdan oluşmakta ve bu alanları korumaktadır. Haber ya da bilgiye ulaşma hakkı; bireylerin
iletişim araçlarını özgürce kullanabilmelerine, haber ve bilgi kaynaklarına kolayca erişebilmelerine
ve fikirler pazannda yer alan farklı görüşler arasından diledikleri seçimi yapabilmelerine, böylece
kendilerine ait (özgün) düşünce ve kanaatlerini oluşturabilmelerine imkân sağlamaktadır.
Özünde, negatif statü haklarından olan ifade özgürlüğü, devletler için negatif yükümlülük
getirmektedir. Bunun yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlannın ve Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru incelemelerinin etkisiyle temel hak ve özgürlüklerin günümüzde
ulaştığı seviye, ifade özgürlüğü bakımından devletlerin pozitif yükümlülüklerini de ortaya
koymaktadır. Gelişmekte olan bu pozitif yükümlülüğün, özgürlüklerin önünü açmak ve geliştirmek
yönünde olacağında şüphe bulunmamaktadır.
Teknolojik gelişmelerin ve internetin yaygınlaşmasına bağlı olarak ciddi rağbet gören dijital
platformlar, daha çok “içerik” olarak nitelendirilebilecek bilgi veya haberlerin yayılma hızını
öngörülemez biçimde artırmış ve bu içeriklerin zihin süzgecinden geçme, analiz etme ve
değerlendirme süresini oldukça kısaltmıştır. Bu noktada, internetin sağladığı anonim ortam yalan,
yanlış veya manipülatif içeriklerin artmasına neden olmuştur. Bilhassa, özel saiklerle oluşturulup
organize bir biçimde yayılan içerikler veya bot hesaplar aracılığıyla yapılan paylaşımlar, internet
ortamındaki dezenformasyonu hızlı bir biçimde artırmaktadır. Bu şekilde maksatlı bir biçimde
oluşturulan uydurma içerikler, fikirler pazarındaki ürün güvenliğini olumsuz etkilemekte, bireylerin
kanaat oluşumunu manipüle etmekte ve özgür düşünceyi ipotek altına alarak demokratik ortamın
masumiyetini zedelemektedir. Sonuçta, kişilerin habere veya bilgiye erişimini kolaylaştırmaya
yönelik mekanizmalar ve imkânlar geliştirilirken, haber veya bilginin güvenliği sağlanarak, özgür ve
özgün fikirlerin demokratik ortamda çatışmasına ya da yarışmasına yönelik tedbirlerin alınması
ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.
Maddeyle, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış
güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya
elverişli olacak şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Fiilin, “kamu barışını bozmaya”
elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra
“dezenformasyon” olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya
haber verme haklanyla karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma
saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki,
dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili
doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilecektir. Kamu banşına
yönelik suçlar kapsamında ihdas edilen bu suçun, Bölümde yer alan diğer suçlardan daha farklı bir
alanı düzenlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek
suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali, cezada artırım sebebi olarak
öngörülmektedir.
29 . Maddenin ekleneceği TCK 217
MADDE 217-Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Suça fail ve mağdur açısından bakacak olursak; madde metninde “kimse” ibaresine yer verilmesi sebebiyle suçun herkes tarafından işlenebilen bir suç olduğunu ve failin herhangi bir nitelik, unvan veya özelliğe sahip olmasının gerekmediğini bu nedenle özgü bir suç olmadığını ifade edebiliriz. Çünküözgü suçlar, sadece hususi faillik vasfını taşıyanlar tarafınca işlenebilmektedir. Suçun TCK’ya 217/A maddesi eklenerek düzenlendiği gözetildiğinde, kamu barışına karşı suçlar bölümünde yer alması sebebiyle, suçun mağdurunun kamu olduğu tartışmasızdır. Korunan hukuki yarar, kamu barışı olarak gösterilmiştir.
Madde metninde gerçeğe aykırı bir bilginin kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayılmasından bahsedildiğinden, suç tipinin serbest hareketli olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Çünkü suç tipinde, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde gerçeğe aykırı bilginin hangi hareketlerle yayılacağına dair bir belirleme yapılmamıştır.
29. Maddenin kabulüyle birlikte bu suça hangi fiil/ fiillerin konu olabileceği tartışmalara neden olan esas noktayı oluşturmakla birlikte madde de belirtilen ‘gerçeğe aykırı bilgi’ kavramının ne anlama geldiği tam anlamıyla açıklanmış bulunmamaktadır. Bu fiilin kime, neye göre belirleneceği ve herkese eşit şekilde uygulanıp uygulanamayacağı akıllarda büyük soru işaretine yol açmakta ve çok esnek bir uygulama alanı olabileceği kanaatini oluşturmaktadır.
Toplumumuz açısından ele alınması gereken önemli bir husus şudur ki bu suç dolayısıyla bir soruşturmanın başlatılması bile insanlar üzerinde çok büyük etkilere sebep olabilecektir. Keza hapis cezası temel hak ve özgürlüklere getirilebilecek en büyük kısıtlamadır. Anayasa m.26 ve m.28’de koruma altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ve basın hürriyeti ile yakından ilgili olduğundan, TCK’ya eklenecek olan 217/A maddesi incelenirken, yine Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa Madde 13 açısından bir ihlal oluşturup oluşturmadığı da dikkat edilmesi gereken hususlardan birisidir.
Anayasa Madde 13- Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
Madde metnine bakıldığında; “ülkenin iç ve dış güvenliği”, “kamu düzeni”, “genel sağlık” ve “kamu barışı” gibi belirli olmayan, soyut ve tespiti ile ispatı zor kavramlara yer verildiği, bu kavramlar sebebiyle madde metninin muğlak olduğu, keyfi uygulamalara yol açabileceği, bu haliyle düzenlemenin öngörülebilirlik ve bilinirlik kriterlerini sağlamayarak belirsiz olduğunu, bu haliyle “suçta ve cezada kanunilik” ilkesinin unsurlarından olan “belirlilik” ilkesine uygun olmayarak düzenlendiği görülmektedir.
Söz konusu madde ile ilgili çeşitli görüşlere göz atmamız gerekirse;
Cenevre merkezli BM İnsan Hakları Komiserliği, yasanın önemli ölçüde subjektif yorumlara ve istismara açık olduğunu belirterek Ankara’ya “ifade özgürlüğüne tam saygı gösterilmesini sağlama” çağrısında bulunmuştur. Ve Avrupa Parlamentosu (AP), TBMM’de kabul edilen ‘dezenformasyon yasasının’, keyfi kovuşturmalara kapı açtığı uyarısında da bulunmuştur.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Marta Hurtado ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Türkiye’de ifade özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlama riski taşıyan çeşitli kanunlarda değişiklik öngören paketin TBMM’de kabul edilmesinden endişe duyuyoruz.” ifadesini kullanarak ilgili yasa hakkında da endişelerini dile getirmiştir.
Sonuç olarak; Kanaatimizce kanunlaşan ilgili maddede, ancak failin paylaşımda bulunduğu veyahut paylaşılmasına katkıda bulunduğu haberin gerçek dışılığını/yanıltıcılığını kesin olarak bildiği ve bunu bilmesinin de kanıtlandığı durumlarda suçun oluşacağını kabul etmek suretiyle uygulanmalı ve uygulanırken de İnsan Hakları AvrupaMahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararları dikkate alınmalıdır.
Aksi halde kesin beyanlar ihtiva etmeyen yasa metninin somut olaya uygulanırken hak ihlallerine vücut verebileceği, yasa metninin muhtevası ile alakalı olmayacak şekilde cezalandırmaların da gerçekleşebileceği göz önünde bulundurulmalı ve cezalandırma sistematiği içerisinde buna göre hareket edilmelidir.
BAYRAMZADE HUKUK VE DANIŞMANLIK BÜROSU
AVUKAT KAAN BAYRAMZADE
STAJYER AVUKAT ECEM EMEKSEVER
Yorumlar