ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVASI (İzale-i Şüyu)
Ortaklığın giderilmesi davası, paylı mülkiyete konu taşınmaz veya taşınır malda zilyetler arasındaki paydaşlığa son vererek malı kişisel bir mal haline getirme geçişi sağlayan, çok taraflı ve her taraf için benzer sonuçlar doğuran bir dava türüdür. Eski adı ”İzale-i Şüyu” olarak da karşımıza çıkabilmektedir. İzale kelimesi gidermek anlamını taşırken şüyu kelimesi ise hukuki anlamda ortaklık anlamına gelir. Ortaklığın giderilmesi davası içerisinde yer alan düzenlemelere Türk Medeni Kanunun 698 ve 699. maddelerinde rastlanmaktadır.
TMK Madde 698- Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması
sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın
paylaşılmasını isteyebilir.
Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir.
Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne
şerh verilebilir.
Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.
Her ne kadar kanunun lafzında sadece paylı mülkiyete konu bir malın paylaştırılmasından söz etmiş olsa dahi esasen izale-i şüyu davası, sadece paylı mülkiyet ilişkisine konu malın paylaştırılması davası ile sınırlı değildir. Türk Medenî Kanunu’nun 642. maddesinde düzenlenen ve elbirliği mülkiyetine esas olan mirasın paylaştırılması davası da bir çeşit ortaklığın giderilmesi davasıdır zira uygulamada da izale-i şüyu davasına en sık miras yolu ile el değiştiren taşınmazlarda rastlanılır.
Ortaklığın Giderilmesi Davasının Konusu:
Mülkiyet hakkı, zilyedine eşya üzerinde kullanma, tasarrufta bulunma ve yararlanma yetkisi veren bununla birlikte herkese karşı ileri sürülebilen ayni bir haktır. Bir eşyaya birden fazla kişinin birlikte malik olma durumu birlikte mülkiyet olarak adlandırılır. Türk Medeni Kanununa göre birlikte mülkiyet elbirliği mülkiyeti ve paylı mülkiyet olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
I. Paylı mülkiyet
TMK Madde 688- Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin
tamamına belli paylarla maliktir.
Başka türlü belirlenmedikçe, paylar eşit sayılır.
Paydaşlardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahip olur. Pay
devredilebilir, rehnedilebilir ve alacaklılar tarafından haczettirilebilir.
- Paylı Mülkiyet; hukukî bir işlem, kanun, mahkeme ya da yetkili bir makamın kararı ile kurulabilir.
Örneğin birden fazla kimse, bir malı belirli oranlarda birlikte satın almış ise, bu mal üzerinde paylı mülkiyet ilişkisi hukukî işlemle kurulmuş olur.
Mahkeme ya da yetkili bir makamın kararı sonucunda kurulan paylı mülkiyete örnek olarak ise TMK 703/1 verilebilir.
Bu hükme göre mahkeme, mirasçılardan birinin talebi üzerine elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiye çevrilmesine karar verebilir (TMK m. 703/1). Bunun yanı sıra , İmar Kanunu madde 16’da ifade edildiği üzere belediye kararı ile birden fazla taşınmazın maliki arasında paylı mülkiyet ilişkisi kurulabilir.
Son olarak, paylı mülkiyet ilişkisi kanun gereği de ortaya çıkabilir. Bu konudaki tipik örnek, Türk Medenî Kanunu’nun 721. maddesinde düzenlenen durumdur. Bahsi geçen hükme göre, iki taşınmazı birbirinden ayırmaya yarayan duvar, parmaklık, çit gibi sınırlıklar, aksi ispat edilmedikçe, her iki komşunun paylı malı sayılır
Paylı mülkiyette, mülkiyet hakkının sağlamış olduğu yetki ve görevlerden bölünmeye elverişli olanları, paydaşlar tek başına kullanabilir. Örneğin, paydaşlardan her biri olağan yönetim işlerini yapmaya, özellikle küçük tamiratları yaptırmaya ve tarımsal işleri yürütmeye yetkilidir (TMK m. 690/1). Kanunun küçük onarımlar ve tarımsal işlerin yürütümü olarak örneklendirdiği olağan yönetim işleri kural olarak önemsiz ve basit nitelikte işlerdir. Az harcama gerektirir, az emek gerektirir, günlüktür ve tekrarlanmaya elverişlidir.
Ancak mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkiler vardır ki bunlar bölünemez yetkilerdir. Burada her bir
paydaşın hakkı eşyanın tamamına yayılmıştır. Dolayısıyla bölünemeyen yetkiler söz konusu olduğunda tek bir paydaşın, paylı mülkiyete konu şeyin tamamını ilgilendiren bir tasarrufta bulunma yetkisi mevcut değildir. Bu yetki, ancak bütün paydaşlarca birlikte kullanılabilir (TMK m. 692/1). Eğer ki bu durumun aksine bir düzenleme yapılmak isteniyorsa örneğin olağanüstü yetkileri tek başına kullanma yetkisi bir paydaşa verilmek isteniyorsa buna ilişkin karar oybirliği ile alınmalıdır.
II. Elbirliği mülkiyeti
TMK Madde 701- Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla
mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren
malların tamamına yaygındır.
Kısaca ifade etmek gerekirse kanunda da belirtildiği üzere birlikte mülkiyet hallerinde bir eşyaya birden fazla kişi maliktir ancak paylı mülkiyet durumunda her kişinin belirli payları olmasına rağmen elbirliği mülkiyetinde paylı mülkiyetten farklı olarak belirlenmiş paylar bulunmaz, burada maliklerin hepsi malın tamamının malikidir.
Genel Olarak Ortaklığın Giderilmesi Davası:
Paylı mülkiyet ilişkisini bütün paydaşlar bakımından sona erdirebilmek için mutlak surette dava açmaya gerek yoktur. Taraflar aralarında anlaşarak paylaştırma sözleşmesi yapabilirler. Paylaştırma sözleşmesi sonucunda paylı mülkiyet ilişkisinin sona erdirilmesine rızaî taksim adı verilir ancak paydaşlar aralarında anlaşamazlarsa ortaklığın giderilmesi davasının açılması gerekir. Söz konusu dava sonucunda paylaştırma yapılması durumuna ise kazai taksim adı verilir.
Paylı mülkiyete konu malın paylaştırılması amacıyla açılan bu dava için, mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu (m. 569) “izale-î şüyu davası” tabirini; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ise (m. 4/1-b, 322), “ortaklığın giderilmesi davası” tabirini kullanmıştır.
Paylaşma talebinde bulunulabilmesi için pay oranları önemli değildir, haklı bir sebebe dayanılması zorunluluğu da yoktur.
TMK madde 699 uyarınca paydaşlar mal üzerindeki paylarını paylaştırarak ortaklıklarını iki şekilde sona erdirebilir.
Madde 699– Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak
bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir.
Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın
aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde
eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verilir.
AYNEN TAKSİM SURETİYLE İZALE-İ ŞÜYU:
Aynen paylaştırmada mal parçalara ayrılır ve ayrılan bu parçalar her bir paydaşa tahsis edilir. Kural olarak ortaklığın giderilmesi davalarında paylaştırma aynen taksim sureti ile yapılır. Taraflardan birinin bile aynen taksim istemesi durumunda, hâkimin öncelikle bu talebe göre değerlendirme yapması ve ancak aynen taksim mümkün değilse satış sureti ile paylaştırmayı tercih etmesi gerekir (TMK Md. 699/2)
Ortaklığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen taksim sureti ile paylaştırılmasına karar verilebilmesi için aynen taksimin mümkün olup olmadığının da araştırılması gerekir. Buna göre taşınmaz niteliği gereği aynen bölünmeye elverişli değilse veyahut da bölünebilse dahi önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Bu durum kanunda şu şekilde açıklanmıştır:
TMK Md. 699/3: Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer
kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar
arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.
Tekrar edilecek olursa aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda hakim öncelikle malı aynen bölerek ortaklığı giderecektir ancak bu durumda da bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi riski vardır. Şayet böyle bir husus vuku bulursa eksik değerdeki parçaya ivaz eklenerek denkleştirme sağlanır (TMK Md. 699/2). Kural, ivazların para olarak kararlaştırılmasıdır.
Eğer davanın konusunu birden çok taşınmaz oluşturuyor ise paydaşların kendi aralarında anlaşmaları şartı ile bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar verilebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus hakimin buna re ‘sen karar veremeyeceğidir. Buna ek olarak eğer ki paydaşlar rıza göstermezlerse hakim taşınmazın bir bölümünü paylı olarak bırakmaya karar veremez çünkü Paylı mülkiyette izale-i şüyu davası tüm paydaşlar için ve paylı mülkiyet konusu eşyanın tamamındaki ortaklığın giderilmesi amacını taşır.
- SATIŞ SURETİYLE İZALE-İ ŞÜYU
Aynen taksimin mümkün olmaması durumunda ise satış yoluyla ortaklığın giderilmesi yoluna başvurulmalıdır. Mahkeme bu kararı re ‘sen verememektedir. Bu kararın alınması için ortaklar tarafından Sulh Hukuk Mahkemesine izale-i şuyu davası açılmalıdır. Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi satış memuru ya da icra dairesince açık arttırma ile gerçekleştirilir. TMK Md. 699/3 uyarınca satış açık artırma ile olacağından paylaştırılacak malda herkes alıcı olarak başvurabilir ancak ortaklar açık artırmanın sadece kendi aralarında yapılmasını isterse ki buna hakları vardır bu takdirde açık artırmaya sadece ortaklar katılabilir.
Bazı durumlarda taşınmaz üzerinde yalnızca paydaşların hakkı olmaz. Muhdesat; bir arazi üzerinde arazi sahibinin değil de bir başkasının yapısının olmasını ifade eder. Bu yapı bir ev, kulübe, ağaç ya da bunlar gibi yapılar olabilir. Bu durumda önceki hissedarlara muhdesat adı verilir ve bu kişiler söz konusu yapılar üzerinde hak sahibi olarak kabul edilir. Taşınmaz üzerindeki yapılar kural olarak taşınmazın bütünleyici parçalarıdır ve Medeni Kanunun 684. maddesine göre, “Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.” Dolayısıyla bütünleyici parça kuralı gereğince taşınmaz üzerinde muhdesat var ise bunların da açık arttırmada arz ile birlikte satılması gerekir. Fakat muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyor ise arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı hesaplanır. Ayrı ayrı belirlenen değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Satış işlemi gerçekleştikten sonra muhdesatın sahibine muhdesat yüzdesi kadar bedel ödenir, geri kalanı da paydaşlar arasında bölünür böylece ortaklık giderilmiş olur.
İzale-i şüyu davasının açılması ve mahkeme tarafından ortaklığın giderilmesi yoluyla satış kararının verilmesinin ardından pay sahiplerine bu karar tebliğ edilir ve yasal itiraz süresi içerisinde, herhangi bir itirazda bulunulmaz ise ; mahkeme bir satış memuru görevlendirir. Taşınmaza bilirkişi tarafından kıymet takdiri yapılır ve hazırlanılan kıymet takdiri raporu mal sahiplerine tebliğ edilir. Böylelikle, davaya konu olan malın İİK’nın ilgili maddeleri uyarınca ortaklığın giderilmesi suretiyle satışı gerçekleşmiş olur. (Pay sahipleri tarafınca itiraz yapılması ya da istinaf yoluna gidilmesi durumunda satışa yönelik hüküm gerçekleşmeyecektir.) Eğer ki paydaşların bu sürece bir itirazı olursa paydaşlar bu itirazlarını görevli mahkeme olup paylaştırma kararını veren Sulh Hukuk Mahkemesine yapacaklardır.
Satış Kararının İnfazı:
TMK Md. 698 uyarınca taraflar ortaklık kurduklarında paylaşma isteme haklarına baştan sınır koyabilirler ancak bu süre en fazla 10 yıl olabilir. Paydaşlardan her biri 10 yıl boyunca paylaşma istemeyeceklerine dair anlaşabilirler.
Dava neticesinde satış kararı verilmişse bu kararın infazı için en geç 10 yıl içinde talepte bulunulmalıdır. Satış kararının infaz talebinin zamanaşımı 10 yıldır. Aynen taksime yönelik kararlarda ise zamanaşımı yoktur.
Ortaklığın giderilmesi 2 durumda talep edilememektedir:
- Hukuki bir işlem dolayısıyla paylı mülkiyete devam etme zorunluluğunu doğuran durumlar
- İdame-i şüyuu hali. İdame-i Şüyuu; Sürekli bir amaca özgülenmiş paylı mal mülkiyetini devam ettirme yükümlülüğünü ifade eder. Burada paylı mülkiyetteki paydaşlar kendi aralarında belirli bir süre paylaşmayı talep etmeyeceklerine ilişkin sözleşme imzalarlar.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Görevli Mahkeme İzale-i şuyu davası sulh hukuk mahkemelerinin görev alanı içerisindedir. Yetkili mahkeme ise davanın konusuna göre ayrılık teşkil eder. Bilindiği üzere mahkemelerin yetkisi belirlenirken genel kural davalının dava zamanında bulunduğu yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olmasıdır .
- İzale-i şüyu davasının konusunu taşınır veya haklar oluşturuyor ise genel yetki kuralından bir sapma olmaz ve davalının dava zamanındaki yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesi yetkili ve görevli olur.
- İzale-i şüyu davasının konusunu taşınmazlar oluşturuyor ise burada bir özel yetki ve kesin yetki hali mevcuttur. Kesin yetki bir dava şartıdır. Dolayısıyla mahkeme tarafından re ‘sen, tarafların bir talebi olmasa dahi varlığı gözetilir. Kesin yetkinin olduğu yerde şayet dava yetkisiz mahkemede açılmışsa re ‘sen yetkisizlik kararı verilir. Kesin yetkinin mevcut olmadığı durumlarda ise yetkisizlik kararının verilebilmesi için yetkinin ilk itirazlarda öne sürülmüş olması gerekir. Aksi halde yetkili olmayan mahkeme yetkili duruma gelir ve dava o mahkemede devam eder. Tüm bunların ışığında izale-i şüyu davasının konusunu taşınmazlar oluşturuyor ise yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir ve bu bir kesin yetki halidir. Bunun sebebi ortaklığın giderilmesi davasının taşınmaz üzerindeki ayni bir hakka ilişkin olmasıdır. Taşınmazın üzerindeki ayni hakka ilişkin olan ya da ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açması mümkün olan davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olur. Taşınmazın bulunduğu yer ibaresinden kasıt ise taşınmazın fiilen bulunduğu yerdir. Eğer ki taşınmazın tapu üzerinde kayıtlı olduğu yer ile fiilen bulunduğu yer birbiri ile örtüşmüyor ise taşınmazın fiilen bulunduğu yer esas alınır.
- Dava konusunu birden çok taşınmazın oluşturması halinde; taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilmektedir.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Yargılama Usulü Ortaklığın giderilmesi davası HMK m.316/1-a uyarınca, basit yargılama usulü ile çözümlenecektir. Söz konusu hükme göre; yazılı yargılama usulünden farklı olarak dilekçe aşaması, dava ve cevap dilekçelerinden oluşmaktadır. Basit yargılama usulünde davacının yazdığı cevaba cevap ve davalının yazdığı ikinci cevap dilekçesi olan ikinci dilekçeler aşaması yoktur. Dolayısıyla daha hızlı çözüm getiren bir yargılama usulüdür.
Ortaklığın Giderilmesi Davasında Taraflar:
İzalei şüyu davasına ilişkin hükümlere Türk Medeni Kanununda rastlanmaktadır. Türk Medeni kanunun ilgili hükümlerine göre paydaşlar dava açmadan da kendi aralarında paydaşlardan birinin istemi üzerine paylaşmayı yapabilirler ancak paydaşlar anlaşarak ortaklıklarını sonlandıramazlarsa paydaşlardan biri diğer tüm paydaşlar aleyhine izale-i şüyu davası açarak ortaklığın giderilmesini isteyebilir.
Kanuna göre davada taraf olma sıfatı sadece paydaş olan kişilere verilmiştir. Paydaş dışında yer alan kişilerin dava içerisinde taraf sıfatı ile bulunması mümkün olmaz.
Yorumlar