SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN (HAKSIZ İKTİSAPTAN) DOĞAN BORÇLAR

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMENİN TANIMI:

Bir kimsenin haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşmesine, sebepsiz zenginleşme adı verilir.

TBK MADDE 77– Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMENİN KOŞULLARI:

  1. Bir zenginleşme söz konusu olmalıdır
  2. Zenginleşme başkasının malvarlığından veya emeğinden gerçekleşmelidir
  3. Zenginleşme ile zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalıdır
  4. Zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır: Bu kapsamda geçerli bir hukuki sebep olmaksızın aslında borçlanılmamış bir edim ifa edilmiş olabilir veyahut da hukuki sebep gerçekleşmemiş veya ortadan kalkmış olabilir.

1)ZENGİNLEŞME OLMALIDIR:

Zenginleşmeden kasıt, malvarlığında artışın meydana gelmesidir. Bir kimsenin malvarlığındaki artış aktiflerinin artması veyahut da pasiflerinin azalması şeklinde gerçekleşebilir.

Sebepsiz zenginleşme davasının konusunu, mülkiyet hakkı değil alacak hakkı oluşturur. Bu sebeple sebepsiz zenginleşme davası ayni nitelikte bir dava değildir. Mülkiyet hakkı, mutlak bir hak olması sebebi ile alacak hakkından önce gelir. Bu sebeple ayni dava açılması mümkün olan hallerde koşulları gerçekleşmeyeceği için sebepsiz zenginleşme davası açılamaz. Hukukumuzda benimsenmiş olan illilik ilkesine göre borçlandırıcı işlem geçersiz ise tasarruf işlemi de geçersizdir. Dolayısıyla geçersiz borçlandırıcı işlemlerin sonucunda teslim veya tescil yapılsa dahi mülkiyet karşıya geçmez. Sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşme şartının yerine gelebilmesi için mülkiyetin karşı tarafa geçmiş olması gerekir. Mülkiyet hakkı illilik ilkesi uyarınca hala kişide kaldı ise sebepsiz zenginleşme davası açılamaz davanın konusuna göre istihkak veyahut da sicilin düzeltilmesi davası açılır.

Bu husus şu örneklerle açıklanacak olursa: Hırsız H’nin , A’dan taşınır malını çalıp söz konusu malı iyiniyetli B’ye sattığı durumda A, B’ye istihkak davası açabileceği için; H’ye sebepsiz zenginleşme davası açamaz.

İkinci bir örnek de A ile B arasında batıl bir şekilde taşınmaz satış sözleşmesi imzalanmıştır. ilgili sözleşme uyarınca taşınmaz, B adına tescil edilmiştir. A , B’ye karşı sebepsiz zenginleşme davası açamaz. Çünkü hukukumuzda benimsenen illilik ilkesi gereğince taşınmazlarda tescil, taşınırlarda teslim geçerli bir sebebe dayanmalıdır. Tescil veyahut da teslim geçersiz bir satış sözleşmesine dayanılarak yapılmış ise tasarruf işlemi de geçersiz olur ve mülkiyet hakkı devredende kalmaya devam eder. Mülkiyet devredende kaldığı için örnekte A malik olmaya devam etmekte dolayısıyla B zenginleşmiş olmamaktadır. Buna göre A, B’ye ancak ayni bir dava olan sicilin düzeltilmesi davası açabilir.

2) ZENGİNLEŞME BAŞKASININ MALVARLIĞINDAN VEYA EMEĞİNDEN GERÇEKLEŞMELİDİR

Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için malvarlığından veya emeğinden yararlanılan kişin mutlaka fakirleşmiş olması gerekmezyararlanan kişinin zenginleşmesi yeterlidir. Örneğin komşusunun hiç uğramadığı evinin bahçesindeki elma ağacından elma toplayıp satarak 5.000 TL kazanç sağlayan kişi, komşusunun fakirleşmesine sebebiyet vermese dahi zenginleşme miktarını sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca vermelidir.

3) ZENGİNLEŞME İLE ZENGİNLEŞTİRİCİ OLAY ARASINDA İLLİYET BAĞI BULUNMALIDIR

4) ZENGİNLEŞME HAKLI BİR SEBEBE DAYANMAMALIDIR

TBK 77/1 Uyarınca Haklı Bir Sebebe Dayanmayan Zenginleşmeler:

  • Geçerli Bir Hukuki Sebebin Olmaması ve Borçlanılmamış Edimin İfası

Kanun gereği veya bir hukuki işlem vasıtası ile geçerli bir sebebe dayanan hukuki işlemlerde sebepsiz zenginleşme hükümlerine başvurulamaz. Örneğin geçerli bir satış sözleşmesi ile A, B’ye taşınır bir malını satmış ancak B malı teslim almasına rağmen parasını ödememiştir. A, alacak hakkını elde etmek B’ye karşı sebepsiz zenginleşme davası açamaz Çünkü B’nin malvarlığındaki artışın hukuken geçerli bir sebebi vardır. Bu sebeple A, B’ye karşı aralarındaki sözleşmeye dayanarak ifa davası açmalıdır. Sonuç olarak ortada geçerli bir sözleşme var ise sebepsiz zenginleşme davası açılamaz.

Dikkat edilmelidir ki sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi için sözleşmenin geçerli bir sözleşme olması gerekir. Ehliyetin yetersizliği (taraflardan birinin ayırt etme gücünün bulunmaması), sözleşmenin konusunun emredici hükümlere, ahlaka, kişilik haklarına ve kamu düzenine aykırı olması, sözleşmenin konusunun imkansız olması (örneğin borçlandırıcı işlemle satılan ineğin, sözleşmenin kurulmasından önce ahırda ölmüş olması), irade beyanlarında sakatlık olması gibi sebeplerle geçersiz olan sözleşmelerde alacak hakkı sahipleri haklarını sebepsiz zenginleşme davası ile talep edebilirler.

İspat yükü kendisinde olması ile birlikte bir kişi geçerli bir borç bulunmamasına rağmen kendisini borçlu zannederek hata yapıp borcunu öderse, hatasını öğrendikten sonra sebepsiz zenginleşme hükümlerine başvurarak edimin iadesini isteyebilir. Burada kişinin kendisini borçlu zannedip, hataya düşerek edimini ifa etmesi gerekir; aksi halde borçlu olmadığını bilmesine rağmen ödeme yapıyorsa bu durum bağışlama sayılacağı için sebepsiz zenginleşme hükümlerinden faydalanılamaz.

  • Hukuki Sebebin Gerçekleşmemesi

Özellikle şarta bağlı anlaşmalarda söz konusu olan bu duruma aşağıdaki örnek verilebilir: Babası A’ya sınavı kazanması durumunda araba hediye edeceği sözü vermiş ve arabayı teslim etmiştir fakat daha sonra A sınavı kazanamamıştır. Geciktirici şarta bağlı bir bağışlama sözleşmesi niteliği bulunan ilgili sözleşmede şart gerçekleşmediği için A sebepsiz zenginleşmiştir. Babası arabanın iadesini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteyebilir.

  • Hukuki Sebebin Ortadan Kalkması

Geçerli bir hukuki işleme dayanılarak taraflar edimlerini ifa etmelerine ve tasarruf işlemlerini yerine getirmelerine rağmen daha sonra hukuki sebebin ortadan kalkması üzerine iade yükümlüğü doğmaktadır. Hukukumuzda benimsenen illilik ilkesi gereği tasarruf işlemlerinin sebepleri niteliğinde olan borçlandırıcı işlemler geçersiz olursa, tasarruf işlemleri de geçersiz olacak ve taraflar edimlerini iade borcu ile yüklenecektir.

Bir örnekle açıklanacak olursa A, B’den aralarındaki geçerli satış sözleşmesi uyarınca bir at satın almış ve kötü hava koşulları sebebi ile atı teslim almamış yarın sabah gelip alacağını söylemiştir. Bunun üzerine B’nin bir kusuru olmaksızın ata yıldırım düşmüş ve ölmüştür. Bilindiği üzere taşınır mallarda hasar ve yarar teslim ile alıcıya geçer. At yeni malikine teslim edilmediği için hasara satıcı B katlanacaktır. Buna karşılık at öldüğü için sözleşme konusu edimin yerine getirilmesi imkansızlaşmıştır ve bunda B’nin bir kusuru bulunmamaktadır. Bu sebeple B sonraki kusursuz imkansızlık sebebi ile sözleşme konusu ”atı teslim” borcundan kurtulur ancak A, B’ye ödediği parayı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteme hakkına sahiptir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMENİN VARLIĞI İÇİN KUSUR ARANMAZ.

Sebepsiz zenginleşme konulu alacak davalarında davalı tarafın zenginleşmesinde mutlaka kusurunun bulunması gerekmez. Örneğin komşu iki tarlada buğday ekimi yapan A’nın ekinleri rüzgarla B’nin tarlasına uçmuş ve onun ekinleri ile karışıp birleşmiştir. İki ekin birbirine karışıp birleşerek hangisinin kimin ekini olduğu anlaşılamadığı için A’nın ekinlerinin yeni maliki B olmuştur. A, ekinlerinin mülkiyetini kaybettiği için B’ye karşı mülkiyet hakkının varlığından kaynaklanan istihkak davasını açamaz. Buna karşılık B kendi ekinlerinden zenginleştiği için alacak hakkına dayalı sebepsiz zenginleşme davası açabilir.

Bir başka örnekte ise akıl hastası A arkadaşının bilgisayarını çalmıştır. A’nın kusuru bulunmamasına rağmen bilgisayarı çalınan arkadaşı, A’ya sebepsiz zenginleşme davası açabilir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMENİN HAKSIZ FİİL İLE İLİŞKİSİ:

Haksız fiilden doğan tazminat davası ile sebepsiz zenginleşme davası birbiriyle yarışır. Örneğin Hırsız H, A’nın altınlarını çalmış ve kuyumcuda satmıştır. A burada H’ye haksız fiil kaynaklı tazminat davası da açabilir, sebepsiz zenginleşme davası da açabilir. Süre ikisinde de 2-10 yıl olmak üzere aynıdır ancak sebepsiz zenginleşme davası açılırsa davacı A ancak altınların o günkü piyasa değerini isteyebilir. Haksız fiilde ise A altınların elinden çıkması sonucu uğradığı tüm maddi zararları talep edebilir. Örneğin altınlar çalınmasaydı satıp bankaya yatırarak kar elde edeceğini, çalındığı için yapamadığını söyleyip yoksun kaldığı karı da isteyebilir. Bu sebeplerle uygulamada haksız fiilden doğan tazminat davaları ve sebepsiz zenginleşme davaları yarıştığında, alacaklı davacılar haksız fiilden doğan tazminat davası açmayı tercih etmektedir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMENİN VEKALETSİZ İŞ GÖRME İLE İLİŞKİSİ:

  • Gerçek Vekaletsiz İşgörme ile İlişkisi

TBK 526 uyarınca Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür.”

Kanunun lafzından da anlaşılacağı üzere gerçek vekaletsiz işgörmede bir kişi, başkasının zararına değil, menfaatine olacak şekilde vekaleti bulunmamasına rağmen onun adına iş yapar. Örneğin A’nın komşusu B evde değilken musluk patlamış ve evini su basmıştır. A bunun üzerine tamirci çağırmış ve B’nin evinin musluğunu tamir ettirmiştir. A daha sonra yaptığı masrafı B’den gerçek vekaletsiz işgörme hükümlerine göre talep edebilir. Buna karşılık A, B’ye karşı sebepsiz zenginleşme davası açamaz. Çünkü sebepsiz zenginleşme ile gerçek vekaletsiz iş görme davaları birbiri ile yarışmaz.

TBK MADDE 529– İş sahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.

  • Gerçek Olmayan Vekaletsiz İşgörme İle İlişkisi

Bir kişi vekaleti olmadan bir başkasını zarara uğratarak, hakkına müdahale ederek kötüniyetli bir şekilde kendi menfaati uyarınca iş yapıyorsa gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hususundan bahsedilmektedir.

Örneğin A, B tatildeyken onun minibüsünü izinsiz olarak alıp işleterek bundan B dönene kadar kazanç elde etmektedir. B, bu durumu öğrendiğinde gerçek olmayan vekaletsiz işgörme hükümlerine veya birbirleri ile yarıştıkları için sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak A’dan kullanım sonucu elde ettiği kazancı isteyebilir.

Sebepsiz zenginleşme ile; gerçek olmayan vekaletsiz işgörme ve haksız fiilden kaynaklı tazminat davaları yarışmaktadır. Şöyle ki:A’nın elinde piyasa değeri 2.000 TL olan 10 kasa yumurta bulunmaktadır. A, 10 kasa yumurtayı 3.500 TL’ye B’ye satmak üzere anlaşmıştır. Ancak yumurtaları C çalmış ve 3.000 TL’ye satmıştır. A, C’ye sebepsiz zenginleşme davası açarsa yumurtaların piyasa değeri olan 2.000 TL’yi isteyebilir. A, C’ye gerçek olmayan vekaletsiz işgörme hükümlerine göre dava açarsa C’nin kendi becerileri ile elde ettiği kazanç olan 3.000 TL’yi isteyebilir. A C’ye haksız fiilden doğan tazminat davası açarsa tüm maddi zararını yani fiili zararı olan 2.000 TL+ yoksun kaldığı kar olan 1.500 TL’yi isteyebilir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME İLE İSTİHKAK DAVASI İLİŞKİSİ:

Yukarıda ayrıntılı şekilde bahsedilmekle birlikte alacak davası niteliğinde olan sebepsiz zenginleşme davası ile ayni dava niteliğinde olan istihkak davası birbiriyle yarışmaz. Ayni davanın açılabildiği hallerde nispi nitelikteki alacak davası açılamaz. Davacı taraf şartlarını sağlıyorsa istihkak davası açmak zorundadır.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞENİN İADE BORCU:

A) İyiniyetli Sebepsiz Zenginleşenin İade Borcu ve Giderleri Talep Hakkı:

TBK 79/1 Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür.

Kanun maddesi uyarınca zenginleşen iyiniyetli ise , iade anında elinde ne kalmışsa onu vererek borcundan kurtulur. İade konusu mal iyiniyetli zenginleşenin elindeyken hasara uğramış, yok olmuş veya bir başkasına bağışlanmışsa iyiniyetli zilyet bunda kusuru bile olsa sorumlu değildir. Zenginleşme konusu malın aynının durmamasına rağmen satılıp paraya çevrildiği durumlarda zenginleşen parayı iade borcu altına girer. Kural zenginleşenin iyiniyetli olması halinde iade borcunun sadece elinde kalanlarla sınırlı olması iken zenginleşme konusu şayet bir para ise para harcanıp bitmiş olsa dahi iyiniyetli zenginleşenin iade borcu devam eder.

İyiniyetli zenginleşen iade anında mala yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri talep edebilir. Buna karşılık iyiniyetli zenginleşenin mala zarar vermeden söküp alma hakkı saklı kalmak üzere mala yaptığı lüks giderleri talep edemez.

MADDE 80/1– Zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir.

MADDE 80/3Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp alabilir.

Kötüniyetli Sebepsiz Zenginleşenin İade Borcu:

TBK 79/2: Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.

Kanun hükmünden anlaşılacağı üzere kötüniyetli zenginleşen, iyiniyetli zenginleşenin aksine yalnızca elinde kalanı değil, zenginleşmenin tamamını iade etmek zorundadır. Kötü niyetli zenginleşen malın eline ilk geçtiği halini iade etmelidir. Mal hasara uğramışsa, değer kaybına uğramışsa kötüniyetli zenginleşen bundan sorumludur ve aradaki farkı ödemekle yükümlüdür.

Kötüniyetli zenginleşen mala yaptığı zorunlu masrafları iade anında talep edebilir. Bununla birlikte yaptığı yararlı giderlerin hepsini değil sadece geri verme esnasında mevcut olanlarını isteyebilir. Örnekle açıklanacak olursa: Bilindiği üzere ticari araçlarda kış lastiği zorunlu değil faydalı giderdir. Sebepsiz zenginleşen A’nın ticari arabaya 1. kış lastiği alıp kullanıp atması akabinde 2. kış lastiği almasının ardından malı haksız iktisap edilen alacaklının malın iadesini istemesi durumunda kötüniyetli sebepsiz zenginleşen A sadece iade anında var olan 2. lastiğin parasını isteyebilir, 1. lastiğin parasını isteyemez.

TBK 80/3 uyarınca aynı iyiniyetli sebepsiz zenginleşende olduğu gibi kötüniyetli sebepsiz zenginleşen de iade anında mala zarar vermeden yaptığı lüks giderleri söküp alabilir ancak bu şekilde alınamıyorsa yaptığı masrafı talep edemez.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDE İHTAR MÜKELLEFİYETİ:

TBK 117/2 uyarınca ”Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır. ”

Kötüniyetli sebepsiz zenginleşenin temerrüde düşmesi için ihtara ihtiyaç yoktur. Kötü niyetli zenginleşen, zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte temerrüde düşer. Buna karşılık iyiniyetli sebepsiz zenginleşenin temerrüde düşmesi için alacaklı tarafından önce zenginleşen tarafa ihtar çekilmesi gerekir.

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLARDA ZAMANAŞIMI:

Sebepsiz zenginleşmeden doğan iade alacağı, hak sahibinin kendi malından veya emeğinden haksız olarak zenginleşildiğini öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

TBK MADDE 82: “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhalde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiylezamanaşımına uğrar.”

Sebepsiz zenginleşme davası nispi nitelikte bir alacak davasıdır kişinin malından veya emeğinden kim zenginleştiyse dava ona karşı açılır. Normal şartlarda bir anlaşma geçersizse ilgili anlaşmadan haksız yere hak iktisap eden kişiye sebepsiz zenginleşme davası açılır. Buna karşılık eksik borçlarda ve hukuka-ahlaka aykırı sözleşmelerde sebepsiz zenginleşme hükümlerinden yararlanılamaz.

KONU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI:

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi         2021/174 E.  ,  2021/2034 K.

Bu sözleşmede arsa sahibi, sözleşmeye uygun koşullarda arsasını yükleniciye teslim etmek; yüklenici kendisine karşı edimini yerine getirdiğinde ise yükleniciye bırakılan bağımsız bölümlerin tapusunu ona devretmek ile yükümlüdür. Sözleşmenin diğer tarafı olan yüklenicinin edim borcu ise sözleşmede kararlaştırılan koşullarda binayı yapıp arsa sahibine teslim etmektir. Aynı zamanda arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ani edimli bir sözleşmedir. Ani edimli sözleşmenin kural olarak geriye etkili feshi ve tasfiyesi mümkündür. Geriye etkili fesihte sözleşmenin tarafları verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilirler. Uygulamada arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldıktan sonra yüklenici henüz edimlerini yerine getirmeden; arsa sahibi, arsa veya kat irtifak tapularını veya bir kısmını yüklenici adına tescil ettirmekte ve yüklenici finans ihtiyacını karşılamak için devredilen bağımsız bölüm veya arsa hisselerini üçüncü kişilere satmaktadır. Arsa payı veya bağımsız bölümlerin satılmasından sonra yüklenici edimlerini yerine getirmediği için sözleşmenin geriye etkili feshedildiği bir realitedir.

YARGITAY 6. Hukuk Dairesi         2021/42 E.  ,  2021/1677 K.

Birleşen davada davacı … vekili, müvekkilinin yüklenici …’tan, 85.000,00 TL karşılığı bir adet bağımsız bölüm satın aldığını, ancak yüklenicinin inşaatı terk ettiğini, bunun üzerine davalı arsa sahibi ile yaptığı şifai görüşmeler üzerine, kendisine isabet eden dairedeki ve ortak alanlardaki bir takım imalatların müvekkili tarafından yaptırıldığını, bunun için aracını sattığını ve kredi kullandığını, söz konusu bu imalatların davalı arsa sahibi için sebepsiz zenginleşme teşkil ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 58.247,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir…………………..birleşen davada davacı … vekilinin, asıl ve birleşen davalarda verilen hükme yönelik diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, asıl ve birleşen davalarda davacı yararına bozulmasına BOZULMASINA,

HUKUK GENEL KURULU        2017/2615 E.  ,  2021/1102 K.

9. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 23.06.2014 tarihli ve 2014/10780 E., 2014/10005 K. sayılı kararı ile;
“…Mahkemece; “Dava, “düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve hasılat paylaşımı şeklinde arsa payı karşılığı yapım (eser) sözleşmesi” ‘nden kaynaklanan alacak davasıdır……………..Buna göre, fesih sonucu işin tasfiyesi gerekeceğinden; davacı yüklenici, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava tarihi itibariyle gerçekleştirdiği imalat bedelini isteyebilir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı gibi, kâr kaybı müspet zarar kapsamındaki alacak kalemlerinden olup menfi zarar olarak nitelendirilemez ve akdin feshi halinde de istenmesi mümkün değildir. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile imalat bedeli ile birlikte kar kaybına da hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, davacı yüklenici sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, imalat bedelinin tahsilini istediğinden; bu bedelin, dava tarihindeki mahalli rayiçlere göre belirlenmesi gerekmektedir
.

Stajyer Avukat AYŞE KARA

BAYRAMZADE HUKUK VE DANIŞMANLIK BÜROSU

Yorumlar

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.